Kuzey Ege’de verimsiz bir toprak parçası bulmak neredeyse imkansız gibidir. Bu durum ekilenlerden az ya da çok ürün alınmasını sağlarken bahar aylarıyla birlikte her yeri diz boyu yabani ot ve çiçeklerin basmasına da imkan verir. Biraz tembellik ederseniz özenerek türlü tohumlar attığınız bahçenize vardığınızda kıpkırmızı bir gelincik (bazen de bembeyaz bir papatya*) tarlasıyla karşılaşabilirsiniz. Evcil çiçeklerse çoktan hayal olmuştur. Ey bahtsız kentliler üzülmeyiniz! Düşünülenin aksine bu gelinciklerin bahçede veya vazoda nazlı nazlı salınmak dışında faydaları da vardır. Mahvolan bahçeniz için soğuk bir bardak su içmek yerine gelinciklerden yapılmış tatlı bir şurup içebilirsiniz...
Öncelikle bir avuca sığacak kadar gelincik toplanır.
Sonra hepsi düz bir yere serilir (tercihen bir gazete kağıdı üzerine). Hafifçe silkelenen çiçeklerin tohumları ile yaprakları kolayca ayrılır. İnat eden yapraklar elle koparılır. Gelinciklerin tohumları ile kaynaşmış böcekler dikkate alınmalıdır. Böcekler tek tek ayıklanır, öldürülmez, bahçeye geri götürülüp toprağa bırakılır.
Daha sonra gelincik yaprakları bir kaba alınıp güzelce yıkanır. Bu aşamada birkaç tane güzel kokulu, koyu renkli gül bulmak önemlidir (evet, yine bakımlı bahçelere muhtacız...). Onların yaprakları da eklenir.
Son bir yıkamadan sonra karışım cam bir şişenin içine doldurulur. Limon tuzu ve su eklenir. En fazla 2 hafta sonra şurup hazırdır. Yoğun kıvamda olacağı için karışımın su (ve isteğe göre şeker eklenerek) ile seyreltilmesi gerekebilir.
* Papatyalar için iki kullanım şeması önerilebilir: İlki kaynatıp çayını içmek. Sakinleştirici etkisi var. İkincisi de yine kaynatıp karışımı saçınıza sürmek. Ancak esmerlere bunu tavsiye etmiyorum, sabah uyandığınızda sarışın olma ihtimaliniz çok fazla.
** Gelincik şurubuma katkıda bulunan bütün bakımsız bahçe sahibi komşularıma teşekkürü borç bilirim.
anadolunun orta yerinde şu sıkışıp kaldığım apartman kentinde yazılarınla nasıl beni benden aldığını, özlemle ardı ardına derin oflamalar çekmeme sebep olduğunu bil istedim.. şimdi şu huzursuz ruhumu rahatlatmak istersen eğer, o el yapımı gelincik şurubundan bir yudum da benim için iç, olmaz mı? sevgilerimle.
YanıtlaSilBen de Anadolu'nun orta yerinde, bir apartman kentinde tam 8 yıl sıkışıp kaldım. Kaldığım hergün İzmir'i ve Ege'yi özledim. Sonunda geriye kaçtım. Bu sayıklamalarım da o yüzden. Ama gelincikler her yerde var unutma. Yine de ilk yudum senin içindir.Sevgiyle...
YanıtlaSilBir yazı siparişi: Bahçede akşam çayı...
YanıtlaSil???
selam
Merih
6 haziran, istanbul
YanıtlaSilSevgili Özge,
Herşeyden önce iyi bir tespit olduğunu söylemeliyim, benden bana geçişin. Hiç cesaret örneği olarak düşünmedim ama. "M.S.'den", "merih'e" ordan "merih sakarya"ya uzanan yol, daha çok bir zorunluluk çizgisinde ilerledi benim için.Blogda yazan adam ve sesi de değişti bana kalırsa. Hepsi zaten bendim (Öyle miydim?) ama burda dile gelme katmanlarında bile isteye bir alt-üst olma gerçekleşti diye düşünüyorum şimdi uzaktan bakınca. Bunun bir tercih sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir belki.Bu tercihin,
kefelerdeki ağırlığı gündelik olandan ya da günce tadından öykü ve şiirin ağırlığı ele geçirdiği bir yere doğru ötelediğini, yerleştirdiğini de söyleyebilirim.
Blog'da geçiş noktasının son ayağını "Mihnet Bulutu" adlı şiir oluşturuyor sanırım. Eh bu da bilinçli bir tercihti: bir zat-ı muhtereme "değil bir esrar kumkumasının safsatası" diye seslenirken daha fazla kim olduğumu gizleyemem diye düşündüm. Belki de gizleyebilirdim de, gizlememeyi tercih ettim diyelim.
Aslında hepsi bir şekilde devam ediyor. Biraz timegoesby-e, biraz M.S., biraz merih, biraz başkası belki..
Örtünmeye ihtiyaç zaman zaman duyuyor elbette insan. Takma isimle yazan yazarların sayısı ve kullandıkları takma adların sayısı göz ardı edelemiyecek kadar çok mesela.
Yazı ve örtünmek çok boyutlu, oylumlu bir konu.Kim, neden, ne zaman örtünmüştür, gerekçeleri nedir?
Rahatsız oldum mu? Hayır.
Sadece gelen yorumları artık süzerek yayınlıyorum. Bunu yapmakta ki niyetim yazdıklarıma gönderilecek eleştirileri kırpmak biçmek değil; hedefin ucunda "benim" olduğum eleştirileri hiç kimse okumak zorunda değil diye düşünüyorum.
Yazı siparişine gelince, merakla bekliyorum "O" yazıyı :)
Bu arada siparişin gücüne çok güvenirim.İyi bir sipariş, iyi işlere gebe bırakabilir insanı.
Ha bu arada unutmadan, kesinlikle son mektupta Sine Barut bir şekilde yazdım. :)
Selam
Merih
deniz... evet deniz hep oradadır, feneri de yanı başında, sabırla beklemektedir poseidon'un merhaba deyişini. anlaşılmıştır o ilişki, sen merak etme. karşılıksız kalmamıştır.
YanıtlaSilsen yeter ki yaz... daha sık yaz. ihmal etme sevenlerini ve yazılarını takip edenleri... onlar hep yanındadır. sen yaz... çok bekletme...
özgür avukat
iki ay oldu neredeyse!
YanıtlaSilyazmıyorsun.
ben de hep belki yazmıştır diyorum.
:(