20.09.2005

benim hala umudum var...


Bir ömrün en uzun süreli ve belki de en sıkıcı eylemi büyümek. İnsan büyüme sürecini kaç yaşında tamamlıyor? Ben hala sonunu göremiyorum. Oysa büyümekte olduğumu gösteren pekçok belirti var. Çoktandır değiştiremeyeceğim şeylerin varlığını kabul ettim. Artık daha az şaşırıyorum, çok daha az “neden?” diyorum (hayret etmekten ne zaman vazgeçtim?). Bundan da beteri değiştiremeyeceğim şeylerin iyi yönlerini bulmaya çalışıyorum.

Yeni bir dönemeci göğüslemeye hazırlandığım şu günlerde yine deliler gibi korkuyorum (sol şakağımdaki beyazların sayısı beşi geçmiş, dehşetle izliyorum). İçine yerleştiğim bir düzeni bırakıyorum. Bazı şeyler artık eskisi gibi olmayacak. Başka insanları tanımayı seçtim. Göze aldıklarım beni mutlu edecek mi? Bil-mi-yo-rum. Bu deli cesaretimle hırçın inatçılığımı ne kadar sürdürebilirim? Bil-mi-yo-rum. Tam köklenmeye başlamışken beni alıp yine uzaklara atacak bu sorumluluğu istiyor muyum? Bil-mi-yo-rum. Şu yetişkin kuralları yüzünden yanıtlamak zorunda olduğum yüzlerce soru...Cevabı kendim bile bilemezken...Uyuyamıyorum!

Yüzleşmek istemediğinde bütün sorularını toplayıp başka bir semte, başka bir kente, başka bir ülkeye kaçıyor insan. Uzun zaman önce olduğu gibi başka birisi benim yerime karar versin, ne yiyeceğimi söylesin, beni şımartsın diyor. Bense bunlara inanamayacak kadar yaşlı hissediyorum. Yine de ayak diretiyorum.

Hala elma şekerini, pamuk helvayı, çikolatayı, Corto Maltese’yi çok seviyorum. Gülmeyi unutmuyorum, unutturmuyorum. Sabahın köründe üşenmeden uyanıp çizgi film izliyorum. Sinir olduğum adamların fotoğraflarına kötü bıyıklar çiziyorum. Kedimi kızdırıyorum, onun topunu çalıp oynuyorum. Güzel yemekler yapıyorum, dostlarımla yiyorum. Herşeyden çok hayallerime tutunuyorum. Kitapları, insanları, hayvanları okumayı öğrendiğim gibi kenti, yapıları okumayı da öğrendim. Onların hikayelerini anlatmaya devam ediyorum. Seslerin olmadığı bir yerde dillerini çözüyorum. Bir taş yığınının ötesindeki yılları, onlara karışmış yüzleri sayıyorum. Ve eğer mümkünse o yılların hatırına tüm bu yaşanmışlığı biraraya getiriyorum. Gizliden gizliye aldığım şu minik gücü saklamak içimden gelmeyecek...

Farkındayım kendi kendime gülümsemem garip karşılanıyor. Bir köprüden geçiyorum yürüyerek, yüzüme güneş vurmuş. Hava o kadar güzel ki sanırsın bir yüzyıl sürecek. Varsın deli desinler bana. Ben içimden bağıra çağıra şarkı söylüyorum: benim hala umudum var...

4 yorum:

  1. belki buradaki tüm yorumlar benim olur!! neden mi? yazdiklarin benim düşündüklerim.. hissettiklerim ve yaşadıklarım...
    nasıl olabilir diyorum, nasıl?
    nasıl olur da beni anlatan biri olur. O yüzden bu yazini defalardır okuyorum ve okumaya devam edeceğim...
    ve şimdiye kadar yazdiklarının en güzeli olduğunu düşünüyorum. seni tanıdığım ve dostum olduğun için çok mutluyum.

    YanıtlaSil
  2. Hoşgeldin diyeyim mi? Bak bu yazıya eşlik eden resmi de tanıyor olmalısın. Şu ellerini açmış havalara zıplayan kukla senin kentinden sıcak bir yaz akşamı düşmüştü benim elime. O zarfın içinden çıkışıyla önüme bir umut bırakmıştı, ben onu aldım büyüttüm. Hala masamın üzerinden her yaptğımı izler, anlamlı anlamlı bakar gözleri olmasa da...

    YanıtlaSil
  3. Arasıra gelip sessiz bakıp gidiyorsun. Artık yazmaya varmıyor ama elin? Sessizlik sessizlikleri büyütüyor. Kimi diyorum ki, yazmayanlar yaşama kefesine geçti, belki de daha huzurlu olduklarından orada, artık yazmıyorlar, seviniyorum, sonra bildiğin tanıdığın birinden bihaber kalmak kefesine geçiyorum, biri gitmiş gibi...

    YanıtlaSil
  4. Şehrin orta yerine kuruldum bekliyorum; bir acı kahve sözüm olsun o zaman.

    YanıtlaSil

Merhaba. Zaman ayırıp düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız benim için önemli :)
----------------
Hello. Thank you for making the time to share your ideas. Your comments are important for me :)